ANACIĞIM
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Kaç geceler bana ninni söylerdi,
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen,
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Uzun kış geceleri masal masaldı.
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar,
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı.
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi .
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım.
Selam sana Kadınlar Günü İstanbul’dan.
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan,
Vefalı ellerinden öperim anacığım
SON KEZ SEN
Gittin bir veda sözcüğü bile bırakmadan ardında
fena bir korkudan kaçar gibi aceleci
kayboldun adressiz şehirlerde...
bel ki dönecektin yine
bir gece kapımı vuracaktın
soluk soluğa sarılacaktık birbirimize.
ama gelmedin
kaç sonbahar geçti ankara da ruhlarımızı sarartarak
ve kaç mevsim sensiz karşıladım karı ellerim üşüyerek
hatıralarla eriyip kaybolurken karlar
kaç kışı sensiz uğurladım...
ve şimdi hasretin en koyu deminde
halâ bekliyorum seni
en yorgun halimle
azrâil in gölgesinde nefes nefese
ne olur gecikme...
Anladım
Bunca zaman bana anlatmaya
çalıştığını,kendimi
bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu
varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,
okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden
anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün
kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak
koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında
gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını
anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla
ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde
anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir
tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her
damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler
terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği
gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! ''
diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum''
diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir
çocukmuş,her düştüğünde zırıl
zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı
sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye
haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş
bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istediğimde
anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak
kadar sevmekmiş
Ben Sana Mecburum
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur